11 Mart 2017 Cumartesi

+10 gelirse bu yazıma devam ederim.

Boyu ile gölgesi arasındaki boy farkı azaldıkça yüzündeki manası belirsiz, tuhaf ve tedirginlik verici son derece telaşlı haliyle yanıma yaklaştı ve soluk soluğa  :" Irmağın öteki tarafında sarı saçlı, 10 yaşlarında, kırmızı kazaklı, yanakları al al, mavi pantolonu yamalı, erkek çocuğu gördün mü?" diye sordu. Telaşı göz bebeklerinden kalbime işledi.
" hayır" dedim. Başka da birşey diyemedim. Sustum. Adama baktım belli ki ya torunu ya da oğlu, yeğeni, öğrencisi, komşusu bir an bu kadar detaylı düşünmemem gerektiğinin mantıklı olabileceğini düşündüm. Ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıydı. Belki de sakin olmam gerekiyordu en azından. Yüzüne baktığımda dünyası yıkılmış adamı teskin etmem gerekiyordu ama onun yüzüne her baktığımda imkansızlaşıyordu bu durum. Sokak lambalarının ışığı gün ışığının aydınlanmasına karşı mücadale edemeyecek yoğunluğa ulaştığı saatlere doğru yaklaşıyordu vakit. Adam benden umudunu kesmiş olmalı ki yoluna devam etti, ben de arkasından. Her seslendiğimde  beni duymamazlıktan geliyor ve yoluna devam ediyordu. Dünden kalmış yağmur suyuna inat hızlı adımlarla önüne her gelene soruyor , her kuytu köşeye bir umut bakıveriyordu. Bu arayış beni daha çok meraklandırıyor sorularım ardı ardına  sıralanıyordu ama nafile.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa